Seçimin gündemini hep şarkılarla takip ettik.
Millet İttifakının seçim öyküsünü fonda o şarkılarla anlatayım size...
Özellikle Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Adalet Partisi Genel Başkanı Vecdet Öz ve sonrasında Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ı da sofrasına katarak ilerleyişini görünce şarkılar geldi aklıma...
İlk önce Buyurun Dostlar Buyurun Halil İbrahim Sofrası'na demişti malumunuz...
Sofradan kalkıp isyan bayrağını çeken Meral Akşener, "Masaya İmamoğlu ve Yavaş'ı da katarsan gelirim" dedi. Olur dediler. Tekrar oturdu. Halbuki oturmasa CHP oy geçişleri ile milliyetçi çizgiden çoktan uzaklaşmış ve merkez sağda konumlanma hevesine kapılmış olan partisinde büyük kopuşlar olacağını fark etmişti. Onun için yarış başlamadan bitecekti. O sebeple döndüm diyemedi. Madem Kemal beyin adaylığında ısrarcısınız, seçimi kaybedersek herkes kaybetsin, ülkede muhalif lider namzeti kalmasın diyerek iki belediye başkanını da sürükledi.
Aslında kendisi için doğru olanı yaptı. Yarın onların da yıprandığı siyasi arenada "Ben demiştim" deme fırsatını cebine koydu.
Bu arada "bu iş Kemal Bey ile olmaz" minvalinde bir iki kelam eden Yılmaz Özdil önce Sözcü TV'den, bir gün sonra "orada da olmaz" denilince Sözcü Gazetesi'nden gönderildi.
Aileden CHP'li Yılmaz Özdil gönderilince "acaba masada herkese yer var derken CHP'ye yer mi kalmadı?" sözleri yankılandı. Öyle ya Kılıçdaroğlu'na muhaliflik diye bir suç icat edilmişti de Yılmaz abimizin haberi mi olmamıştı.
Medyada Yılmaz Özdil'e tahammül yoktu ama FETÖ Medyası önce iktidara karşı videolar ve Millet İttifakı'na "Seçim nasıl kazanılır?" minvalinde dersler veren açıklamalar üretti. Ali Yeşildağ ve Muhammed Yakut isimli iki konuşma özürlü adamın ellerine verileni okuduğu videolarla ortamı hararetlendirdi. Kimse de çıkıp, "Yahu siz de kimsiniz vatan hainleri, emperyalist işbirlikçileri! İşiniz gücünüz iftira, kumpas, bize iş öğretemezsiniz. Sizin desteğiniz yere batsın kansızlar!" demedi, diyemedi...
Sonra Muharrem İnce videosu diye bir tweet atıp, ardından israil askeri kasedinden 4 fotoğraf yayınlayarak, Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Bir Böleni" İnce istifa ettirilince, birden sesi yükselttiler. Kemal bey hemen "FETÖ'ye ve iktidara zehir zemberek yüklendi. İnce'ye "geçmiş olsun" dedi.
Gerçekten de geçmişti. İş işten geçtiği için kimse bu açıklamayı samimi bulmadı.
O saate kadar ses çıkarmayanların, tam da kaset fotoğrafları servis edilince dillendirdiği itirazı karşılık bulmadı. Hatta sosyal medyada "Bu video 2014-2015 yıllarında çekilmiş. Muharrem bey 2018'de Cumhurbaşkanı adayıydı. O zaman yayınlamayan FETÖ, bugün neden yayınladı?" diye sorulur oldu.
Kandil'den, HDP'nin en etkili simalarından "Kemal Kılıçdaroğlu'na tam destek" açıklamalarına itiraz edilmedi. Hatta bu isimlerin videoları sosyal medyada geniş yankı bulurken "Biz onlarla beraber değiliz. Vatanı bölmek isteyenlerle yol yürümeyiz" diyerek tepki vermek yerine sessiz kalındı. Konuşanların itirazları ise cılız kaldı. Duyulmadı.
Seçim bitti gördük ki "Birleşe Birleşe Kazanacağız" diye sofra açan Millet İttifakı, matematik bilimine ters bir sonuçla yüzyüze kalmıştı.
Birleşe birleşe nasıl azalınır? Onu da göstermişlerdi.
Seçim öncesinde altalta toplandığında yüzde 55'i bulduğuna kesin gözü ile bakılan, anketlerde yüzde 52'yi bulan hatta bazı CHP Milletvekillerine göre yüzde 62'ye ulaşan oy oranı 45'te kaldı.
Hemen en genç genel başkan yardımcısının kellesi alındı. Öyle ya; oylara sahip çıkmayan sadece Onursal Adıgüzel'di. Tüm yönetim pir-ü pak'tı. Kılıçdaroğlu güne kadar yapılan yanlışlardan dolayı "Ben hatalıyım" dese daha çok takdir toplayabilecekken, kolay olanı seçti.
Parti içinde herkes birbirini suçlarken, Oğuz Kaan Salıcı, Tuncay Özkan, Erdoğan Toprak "Günah Keçisi" ilan edildi. Kimse bu süreçte yapılan hataları, en net yanlışları bile dile getirmedi.
15 Mayıs sabahı fonda şu dizelerle Barış Manço vardı yine;
"Dün yine yapayalnız dolaştım yollarda, Yağmurlarla ıslanan bomboş sokaklarda,
Gözlerimde yaş kalbimde sızı unutmadım seni..."
Sonra vurdu elini masaya ve "Ben bitmedim ben. Buradayım" deyiverdi Kılıçdaroğlu...
Anlaşılan yeni strateji buydu.
İlk turdaki barış, sevgi, sukunet adamı Gandhi gitmiş, yerine bambaşka otoriter biri gelmişti. Bu defa tamamdı. Hem milliyetçi oylara göz kırpılacak hem içerideki savaşa son verilip, baltalar seçim sonrası çıkmak üzere gömülecekti.
Tam olmasa da öyle yapıldı.
Sinan Oğan'ın ne kadar karakterli bir duruşu olduğu yazılıp çizildi medyada...
O da iktidara meydan okumuş ve yüzde 5,50 oy almıştı. Bu kez tamamdı.
"Birleşe Birleşe Kazanılacaktı..."
Aslında başa mı döndük!
Neyse...
Sonra bir baktık ki Oğan Erdoğan anlaşmış.
O karakterli yiğit Oğan'ın ne kadar kaypak olduğunu yazdı bu kez medya. Üstelik Aliyev'in ajanı olduğunu da ekledi. Rus hayranı olduğundan Putin'den emir alarak Erdoğan'a yanaştığını da öğrendik.
Kimse sormadı!
Dün güzellediğiniz adamı şimdi neden yerin dibine attınız?
Sonra Sinan Oğan'ın oylarının aslında ona değil Ümit Özdağ ve Vecdet Öz'e ait olduğunu da öğrendik medyadan. Meğerse Oğan bir hiçmiş. Asıl kahramanlar bunlarmış.
Ardından sofradan "İsterseniz ben kalkayım O otursun" diyenleri duyduk. Kılıçdaroğlu kabul etmedi. "herkes otursun, azıcık yanaşın o da otursun" dedi. Özdağ da oturdu.
Sonradan öğrendik ki kendisine İçişleri Bakanlığı sözü verilmiş. Sinan Oğan, Erdoğan ile anlaşınca "Karaktersiz", Özdağ Bakanlık karşılığı anlaşınca "Dik duruşlu" oluyormuş. Bunu da kavradık.
Sonuç olarak, bugünlerde Millet İttifakı'nın fon müziği de değişti.
Artık fonda yine Barış Manço var ama dizeler farklı;
"Nane, limon kabuğu
Bir güzel kaynasın, aman,
İçine hatmi çiçeği
Biraz çöre' otu katasın, aman,
Hatta biraz tarçın
Bir tutam zencefil, aman,
Bin derde deva geliyor
Biraz daha sabret, güzelim, "Dizelerdeki malzemeleri siz liderlerin ismiile de değiştirip okuyabilirsiniz, lakin sonuç değişmiyor.
Öyle görünüyor ki 28 Mayıs'tan sonra fonda yine o şarkı olacak...
Bu şarkı burada bitmez...
Kalın sağlıcakla...