MHP İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı İzzet Ulvi Yönter, Gazze’de yaşanan insanlık dramına değindi. Gazze Şeridi’nde soy kırım yapılıyor. Bu soykırım devlet terörü ile yapılıyor, dedi.
İzzet Ulvi Yönter: “Bir halkı yok ediyorlar!”
“İbretlik bir tablo şu anda yaşanıyor. Dünyanın gözü önünde bir halkın imhasını izliyoruz. Büyük bir öfke doluyuz. İnfial halindeyiz. Bebekler, çocuklar katlediliyor. Okullar, hastaneler, ibadethaneler bombalanıyor. Gazze Şeridi'nde bir soykırım yaşanıyor. İki buçuk milyona yakın Filistinli kardeşimizin mukim olduğu Gazze Şeridi, İsrail'in kanlı saldırılarının hedefinde...
Bir devlet terörü var. Acımasız, vahşî. Vandal, barbar, insafsız, vicdansız, merhametsiz!
Bir devlet operasyonu! Direkt masum,suçu günahı olmayan sivil halka yönelmiş vaziyette. Şiddetle lanetliyoruz. Şu anda İsrail ile Amerika Birleşik Devletleri arasında görüşülen veya görüşüldüğü iddia edilen planlar var. Bunlardan bir tanesi Gazze şeridinde yaşayan Filistinli kardeşlerimizin Sina Yarımadası'na sürülmesi. İkincisi Batı Şeria da yaşayan Filistinli kardeşlerimizin Ürdün'e sürülmesi. Bu ne demek? Gazze'nin boşaltılması demek. Bu ne demek? Gazze'nin İsrail tarafından yutulması demek. Başka? Batı Şeria’nın yutulması demek. Mahmud Abbas şu anda nerede Ramallah'da. Batı Şeria’nın yutulması, Gazze şeridinin yutulması, Filistin'in imhası, yok edilmesi demek. Bu sadece bir savaş suçu değil. Bu bir insanlık suçu. Bir insanlık dramıdır”
İzzet Ulvi Yönter: “Gazze için ülke olarak elimizden geleni yapacağız”
Netanyahu hükümetinde görev alanlar masumların kanını dökenlerin "la galibe İllallah” yani galip olan Allah'tır" Lahey Adalet Divanı'nda yargılanacaklarına hep birlikte şahit olacağız. Adalet bu dünyada tecelli edecek. Masumların akan gözyaşları, masumların dökülen kanları ne yerde kalacak ne deunutulacak. Biz unutmayacağız, unutturmayacağız. Elimizden gelen bütün mücadelemizde göstereceğiz ülke olarak.
Sayın Genel Başkanımız bu haftaki grup toplantısında bunu ifade etti.
Devletler izliyor. Sözde medeni ülkeler, tek dişi kalmış medeni ülkeler, tepkisiz bir vaziyette, etkisiz bir vaziyette. Fakat arka kapıda İsrail yönetimini kollayarak, ağır kalarak destekliyorlar. Sözüm ona iki halk arasındaki savaşa bakıyorlar. İzliyorlar. İki halk arasında bir savaş yok. Şu anda bir devlet terörü var, bir katliam var. 1947 Filistin haritasıyla 2023 Filistin haritasını gözünüzün önüne getiriniz. 1967 Savaşı’nı bir kenara koyuyorum. 1973 Yom Kippur Savaşı’nı bir kenara koyuyorum. Yıllar yılı sürekli olarak coğrafyası küçülen bir Filistin gerçeği karşımızda”
İzzet Ulvi Yönter: “Hedef Büyük İsrail Projesi!”
İzzet Ulvi Yönter MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sözlerini hatırlatarak;
“Sayın Genel Başkanımızın dediği gibi; Gazze’nin güvende değilse, Kudüs, Halep güvende değilse Ankara’nın güvenliğinden hiçbir akıl ve vicdan sahibi bahsedemeyecektir.
İngiltere eski başbakanlarından Churchill diyor ki İngiltere’nin güvenliği Kudüs'ten başlar! Hani işte bu meseleye niye karışıyoruz? Ne işimiz var bizim Gazze’de? Niye taraf oluyoruz? Diyenler var ya bunlar sadece insafsız, vicdansız değil aynı zamanda cahil ümmi. Eğer biz bugün Gazze'de dökülen kanlara suskun kalırsak, tribünden izlersek, insanlığın, adaletin, hukukun tarafında yerimizi almazsak, Allah muhafaza bir beş yıl, bir on yıl, bir yirmi yıl, bir elli yıl sonra aynı muameleye Türk çocukları da maruz kalabilir. Çünkü İsrail'in bir hedefi var. Büyük İsrail Projesi, büyük İsrail!
Şimdi büyük İsrail Nil'den Fırat'a kadar vaat edilmiş topraklar. Yani Hedef Türkiye. Hedef sen, ben, o. Bu millet. Peki böylesine büyük bir tehdidin, tehlikenin varlığı ortada duruyor iken biz mazlumların, masumların hakkını nasıl savunmayalım? Milli güvenlik hassasiyetlerimizi nasıl telaffuz etmeyelim?” dedi.
Yönter: “Bu kervan böyle yürümez!”
Birleşmiş Milletlerin tutumunu da eleştiren İzzzet Ulvi Yönter şöyle devam etti: “Sayın Cumhurbaşkanımızın aktif, çok boyutlu, akıl dolu ve ahlaklı politikaları neticesinde kalıcı çözümün yolları aranıyor. Ateşkes rejiminin derhal ve bir an evvel tesis edilmesi hususunda dünyaya sürekli çağrıda bulunuyoruz. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nden yine karar çıkmadı. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi dünyanın huzurunun önündeki en büyük tehdit. Birleşmiş Milletler yeri gelmişken ifade etmek lazım. Bu böyle gitmez! Bu kervan böyle gitmez. Bakınız Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda oylama yapıldı. 121 ülke barışın yapılmasını, ateşkesin sağlanmasını istedi. 14 ülke "hayır" dedi. Hangi ülkelerin olduğu üç aşağı beş yukarı ortada. Kimler bunlar? Mesela Polinezya. Kim bu Amerika Birleşik Devletleri'nin maşası oyuncağı. Gördün mü? Bunlar yani İsrail lobisi. Yahudi lobisi”
Yönter: “Biran evvel barışın olmasını istiyoruz”
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın Türkiye ziyaretine değinen Yönter: “Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanı Türkiye’ye geldi. 5 Kasım gecesi Türkiye’nin vermiş olduğu mesaj çok anlamlı, çok etkileyici.
Vali yardımcısı karşıladı, apronda ışıklar yandı mı? Yanmadı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti budur işte. Yani Pembe İncili Kaftan’da Muhsin Çelebi'nin duruşu! Rahmetli Ömer Seyfetti’nin hikayesi anlatılan Muhsin Çelebi’nin duruşu. Türkiye Cumhuriyeti'nin duruşudur. Siz zalime zalim demezseniz, hain demezseniz, PKK’nın YPG’nin arkasında durursanız, Siyonizm'in yayılması için sürekli olarak ortam yaratırsanız, Türkiye Cumhuriyeti Devleti de size böyle bir duruş sergiler. Dışişleri Bakanı Sayın Hakan Fidan, İsrail zulmünü muhatabının yüzüne haykırdı. Ne dedi? Bir an evvel barışın olmasını istiyoruz.” Dedi.
Yönter: “İslam ülkeleri birleşmeli, caydırıcılık dünyaya ilan edilmelidir”
İzzet Ulvi Yönter Şöyle devam etti: “Sayın Genel Başkanımız bu haftaki grup konuşmasında ne söyledi? Israil ile Filistin arasında yarın bile barış çok geç! Hemen şimdi, bugün!
Çocuklar ölüyor Çocuklar! Çocukların ağzında emzik yok, bebeklerin ağzında emzik yok, kan var ağızlarında!
Kan akıyor yahu! Bu vahşete kim göz yumabilir. Bu soykırıma kim tamam diyebilir? Onay verebilir, icazet verebilir!
Öncelikle insani yardım koridorunun aktifleşmesi gerekiyor, yapılmıyor mu yapılmıyor? Refah sınır kapısından maalesef yeterli sayıda yardıma ihtiyaç duyan insanlar çıkmıyor, çıkamıyor. Bazı şartlar getirilmiş, kısıtlamalar var. Yaşlılar deniliyor, yabancı pasaportlu insanlar deniliyor vesaire veya ağır yaralılar deniliyor.
İsrail bir halkı yok etmek istiyor. Bu işin şakası yok. Ve bu kan bu ateş sadece Gazze şeridinde durmaz. Çünkü tarih bize başka şeyler de söylüyor. Biz Gazze şeridi odaklı bir dinler medeniyetler ihtilafının kutuplaşmasıdır. Dünya savaşının ortaya çıkmasından endişe ediyoruz. İslam alemi daha dikkatli olmalı. İslam toplumları, Arap ülkeleri seyirci oluyor. Meseleye daha yoğun bir şekilde sahip çıkmalı. Bugün Gazze'nin kan akıyorsa, yarın Kahire'nin akabilir. Bugün Gazze'nin kanı akıyorsa, yarın diğer yerlerde kan akabilir. Bu düşünceden hareketle İslam alemi, İslam toplumları, Arap ülkeleri bir ve beraber olarak bu işten bir çıkar hesabı, siyasi plan ya da gelecek çetelesi tutmadan insani, vicdani, İslami bir duruş göstererek, dünyaya bir mesaj vermek zorundadır. Bu mesajın altı mutlaka askeri güçle desteklenmelidir. Caydırıcılık dünyaya ilan edilmelidir”
“Uluslararası hukuk ayaklar altında!”
Gazze’de yaşananların dünya tarafından tam olarak görülmediğini, bilinmediğini belirten Yönter: “Orada olanları kimse bilmiyor. Elektrik yok, internet yok! Karadan ve denizden abluka altındaki, mazlum bir şehirden bahsediyoruz. Gazze, çağımızın gözyaşları ve kan revan içinde inleyen, feryat eden bir şehirdir.
Biz Gazze'de gerçekten ne olduğunu bilmiyoruz. Fakat en azından yansıyan görüntüler çerçevesinde konuşacak olursak, yakılmış, yıkılmış bir şehir görüntüsü karşımızda. İkinci dünya savaşında var ya bombalanmış şehirler Berlin’i yakmışlardı, Paris yapmışlardı. Filmlerde biz bunları izledik. Nagazaki, Hiroşima’yı bombalamışlardı. Yüzbinlerce insan ölmüş, öldürülmüştü. Şimdi elimizi vicdanımıza koyalım. Biz mazlumun yanında, haklının yanında duracağız. Eğer haklının yanında, mazlumun yanında duramazsak, caninin yanında durmuş oluruz. Biz caninin, katilin, terörün yanında durmayacağız. Millet olarak Gazze demek Türkiye’nin hem tarihsel hem kültürel hem inanç boyutuyla bakmak demektir. Gazze demek Türkiye’nin güvenliği demektir. Gazze unutulursa oradaki yılan bir gün gelir bize de dokunur. Buna şimdiden tepki koymak lazım.
Arap ülkeleri artık İslam toplumları biraz diriliş emaresi göstermeli. Cılız kınama mesajlarıyla günü kurtarmanın bir manası yok. Gözümüzün önünde yeniden bir harita çiziliyor. Bir coğrafya orasından burasından kesilerek yutuluyor, imha ediliyor. Yahu bebekler ölüyor ya bebekler. Çok kafayı takıyoruz. Çok üzülüyoruz feryat figan içerisinin annesini, babasını arayan bebeklere, çocuklara.
Bir baksınlar yahu Gazze’de doğan bebekler emzikle oynamıyor, şarapnel parçalarıyla oynuyor. Bu nedenle Türkiye’nin tutarlı, dengeli, aktif, ahlaklı politikası dünyada duyuluyor. Bunu sivil toplum örgütleri de duymaya başladı. Pek çok başkentte insanlar kendiliğinden organize oluyorlar. İsrail’e lanet ve nefret yağıyor. Fakat devletler bu gösterileri engellemeye çalışıyor. Ne var ki kendiliğinden doğan toplumsal hareketlerin önüne kimse geçemez. Geçerse bu iş başka bir noktaya gider. O zaman Gazze’deki o ağır günden o başkentlere taşınmış olur. En azından vicdanını kaybetmemiş, insanlığını kaybetmemiş şu anda bir beşeriyet tablosundan da bahsedebiliriz. Uluslararası hukuk ayaklar altında. Uluslararası toplum şu anda felçli. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler yeniden yapılandırılmalıdır”
“Özel’in ilk işi korsan gösteri yapmak oldu!”
CHP’nin 38. Kurultayı’nın sorulması üzerine konuşan Yönter; “Öncelikle hayırlı olsun. Kurultay delegeleri kararını vermiş. Bizim gündemimiz CHP'nin 38. Büyük Kurultayı değil elbette. Bu konu onların kendi iç konusu. Kurultay delegelerinin iradesiyle sayın Özel CHP Genel Başkanı oldu. CHP'nin 8. Genel Başkanı dün itibarıyla resmen görevine oturdu. Sonra da koştura koştura, apar topar, yangından mal kaçırır gibi Anayasa Mahkemesi'nin önüne gitti. Korsan bir gösteri yaptı. Biz Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanıyla, ülkemize ve milletimize göstermiş olduğu gayri milli ve gayri ahlaki politikalar nedeniyle karşıyız. Bizim sorunumuz Cumhuriyet Halk Partisi yönetimiyle. Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy veren vatandaşlarımızın hepsini kucaklıyoruz. Onların sağduyusuna inanıyoruz. Onların hissiyatına güveniyoruz. Onların Atatürk sevdalılarına hakikaten umut bağlıyoruz, takdir ediyoruz” dedi.
“CHP’yi farklı bir dönem beklemiyor!”
Değişim çağrıları ile gidilen kurultay sonrasında değişen yeni genel başkan Özgür Özel’in de değişiklik olmayacağını, değişimin fikirde olması gerektiğini belirten Yönter şöyle devam etti: “Ben CHP’nin öncekinden farklı olacağını düşünmüyorum. Fikirde değişim olmadıktan, sosyoloji da değişim olmadıktan böyle bir talep, böyle bir beklenti olmadıktan, gerçekçi olmadıktan sonra değişim olmaz. Değişimden ne kastediyorlar? Neyi değiştirecekler? Şimdi aynayı almışsınız karşısına geçmişsiniz. Aynanın değişmesini istiyorsunuz ya da aynanın başka bir şey göstermesini istiyorsunuz. Aynanın karşısında olan sizsiniz ama başka bir şey görmek istiyorsunuz. Eğer aynanın karşısında duran figürü değiştirmedikten sonra başka bir şey göremezsiniz. Sadece figürü değiştirmek de yetmiyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nde zihinsel bir reformu hatta bir devrimin olması lazım. Bu tavırlar değişecek. Kuruluş ayarlarına dönmek zorunda. CHP 100 yıllık bir parti.
Aziz Atatürk’ün vefatının 85. yıldönümü. Rahmetle ve minnetle anıyoruz. Elbette biz unutmayacağız, unutturmayacağız, unutulmuşluğa terk etmeyeceğiz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Türkiye’nin, Türk milletinin ortak değeridir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Ne mutlu Türküm diyene’dir” Gazi Mustafa Kemal Atatürk “bu dünyadaki en büyük servetim Türklüktür” diyen inanmış bir Türk milliyetçisidir. Şimdi Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilk genel başkanı değil mi?”
"CHP 100 yıllık mazisine sırt çevirdi!"
CHP’nin kurucu ayarlarından saptığını, muhalefet partisinin milli çıkarlarda bile ülkesine sırt döndüğünü belirten İzzet Ulvi Yönter; “CHP Kuva-yi Milliye’yi reddetti” dedi. Yönter şöyle devam etti: “Az evvel de ifade ettiğimiz gibi Cumhuriyet Halk Partisi 100 yıllık mazisine sırt dönmüş vaziyette. Cumhuriyet Halk Partisi geçmişiyle köprüleri altmış vaziyette. İsim değişikliğiyle Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurucu ayarlarına dönmesini ümit etmek mümkün değil. Bu bizim işimiz de değil. Böyle bir beklentimiz de yok. İster dönsünler ister dönmesinler.
"CHP Kurultayı'nda bir casusa selam gönderildi!"
Fakat Türk siyasetinde milli, ahlaki tutarlılığı sağlamış, dış dünyaya karşı milli çıkarlar etrafında kenetlenmiş, sosyal demokrat siyasete, muhalefete elbette ihtiyaç var. Böyle bir özelliği şu andaki Cumhuriyet Halk Partisi'nde görmüyoruz. Atatürk'ün partisinin 38.büyük kurultayında bir teröriste selam gönderildi. Bir casusa selam gönderildi. Selahattin Demirtaş teröristtir, Selahattin Demirtaş bölücüdür, Osman Kavala Sorosçudur ve şu anda cezasını çekmektedir. Aynı şekilde terörist Demirtaş da.
“CHP Kuva-yi Milliye’yi reddetti”
Siz terörist Demirtaş'ın nesini selamlıyorsunuz? Bu selamı nasıl gönderiyorsunuz? Şehide rahmet yok. Milli mücadele kahramanlarına övgü yok. Milletimizin engin hissiyatına hürmet yok. CHP'nin 100 yıllık tarihini bilen yok. Geride terörist Demirtaş'a Sorosçu Kavala'ya selam olsun. Siz bu yolda ilerlemeye devam edin. Sizin varacağınız yer belli. CHP'nin 38. Büyük Kurultayı'nda Kuvâ-yi Milliye reddedildi”
"Bunlar Atatürk'ün partisi değil!"
38. büyük Kurultay’da; “bizim ilk kongremiz Sivas Kongresi’dir” diyorlar. Geçelim bu işleri. Sivas milletin kongresidir. Bağımsızlık kongresidir. Türk milleti, mukadderatına mukaddesatına onuruna, haysiyetine şerefine varoluş hükümlerine bekasına sahip çıkmıştır. Şimdi siz Sivas Kongresi’nden bugüne geliyorsanız büyük bir kırılma yaşıyorsunuz demektir. Onlar teröristleri, casusları selamlamaya devam etsinler. Kemal Atatürk yerinden kalksa bunları İzmir’e kadar kovalar. Bunlar Atatürk’ün partisi falan değil.
"Biz Türk Devrimini selamlıyoruz!"
Biz Türk devrimi selamlıyoruz. Türk İslam yurtlarını selamlıyoruz. Mazlumları selamlıyoruz. Üsküp’ü selamlıyoruz. Gazze’yi selamlıyoruz. Bağdat’ı selamlıyoruz. Kerkük ü selamlıyoruz, Karabağ, Musul’u selamlıyoruz. Kıbrıs’ı selamlıyoruz. Üç kıtada adımızın ve izimizin kazındığı bütün yerleri selamlıyoruz. Hafızamızda yaşayan ve yaşatılan bütün toprak parçası vatanımızdır. Otuz dört şehitlik var dünyada. 80’e yakın ülkede kahramanlar yatıyor. Onlar yurdu yaşatmak için can verdiler. Yemen’deydik. Yemen’de. Yemen Ortadoğu demektir. Yemen Ortadoğu’nun kilit ülkesi demek. Yemen’e hâkim olan Ortadoğu’ya hâkim olur. Aynı şey Gazze şeridi için de geçerlidir” dedi.
“AYM yetki ve sorumlulukların dışına taşmıştır!”
Kamuoyunun günlerdir tartıştığı AYM konusunda ise Yönter: “Anayasa Mahkemesi norm denetimi yapar. Bunu şekil açısından inceler ve yapar. AYM norm ihdas edemez. Anayasa Mahkemesi yorum gücünden, buna objektif etki deniliyor. Objektif etkisine dayanarak, yargısal aktivizm yoluyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yasa koyucunun üzerinde bir vesayet makamı mertebesine çıkamaz. Anayasa Mahkemesi bir süper temyiz merci değildir. Anayasa Mahkemesi diğer yüksek mahkemelerin üstünde de değildir. Şimdi bu işin teknik kısmı. Anayasa Mahkemesi hiçbir yasal dayanağı olmayan son gelişmeler kapsamında bu Erdem Gül ve Can Dündar kararlarıyla da başladı. Hatırlayınız o zaman da çok ağır bir şekilde eleştirildi. Yetki sınırlarını aşmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ve diğer yargı organlarına, yüksek mahkemeye sanki onların üzerinde bir pozisyondaymış gibi bir karar almıştır. Anayasa Mahkemesi, Anayasaya ve yasalara aykırı davranmıştır. Anayasa Mahkemesi yetki ve sorumlulukların dışına taşmıştır.
Şerafettin Can Atalay Kim? Daha tehlikeli bir şey söyleyeceğim? Bu işin hukuki boyutunu tartışırız, konuşuruz. Anayasanın 14. maddesi çok açık; “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde yorumlanamaz” Şimdi 83. maddede Anayasa'nın yasama dokunulmazlığını konu eder. 83. Maddede de ifade şudur; “Seçimden önce veya sonra bir suç işlendiği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz, yargılanamaz.
"Bu kararı veren şerefli Türk hakimidir!"
Ağır cezayı gerektiren suçüstü ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Can Atalay davası böyle bir davadır. Anayasanın 14. maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır. Anayasa Mahkemesi son 14. maddeyi işlevsiz hale getirmiştir. Biz burada teknik ve detaylı bir şekilde 27 Ekim tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin Can Atalay hakkındaki davasını tartışamayız. Zamanımızda yok ama İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi bir karar vermiştir. Bu karar hukuka uygun bir karardır. Bu kararı veren şerefli Türk hakimidir”
“AYM ya kapatılmalı ya da tekrar yapılandırılmalıdır”
Hâkim anayasaya uyacak, Anayasayı hâkime uydurmayacak. Anayasa Mahkemesi Anayasaya uyacak. Anayasayı kendine uydurmayacak. Can Atalay 18 yıl ceza aldı mı aldı Bölge adliye Mahkemesi’ne istinafa gittiler mi, gittiler. Bir gittiler istinaf reddetti mi etti. Sonra Yargıtay Üçüncü Ceza Dairesi’nde görüşüldü ve Yargıtay Üçüncü Ceza Ceza Dairesi bunu onayladı mı onayladı. Yargıtay Üçüncü Ceza Dairesinin suç duyurusu doğru bir duygudur. Yargıtay Üçüncü Ceza Dairesi’ndeki hakimler şerefli hakimlerdir.
"Milli hukuçulara ihtiyaç var!"
Bizim Anayasa Mahkemesi’nin ya kapatılmasına ya da tekrar yapılandırılmasına akut bir ihtiyaç duyduğumuz ortadadır. Türkiye’nin yerli, milli hukukçulara ve hukuk sistemine sonuna kadar ihtiyaç var.
"Bu gidişle Murat Karayılan için de hak ihlali kararı verirler!"
Eğer bu Can Atalay konusu bu şekilde giderse, bu hak ihlalleri yoğunlaşırsa; yarın şu anda kırmızı bültenle aranan devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü kast etmek için kan döken, ihanet eden, suç işleyen Murat Karayılan milletvekili seçilirse Anayasa Mahkemesi onunla da ilgili hak ihlali kararı verecek mi? Bu gidişle verir. PKK’lılara, FETO’culara hak ihlali kararı verir.